Açıklama |
: |
Bugün dünyaya bambaşka bir perdeden baktım.Okul deyince ilk aklımıza gelen profilden çok başka bir görüntüydü oradaki. Sadece dışarıda Atatürk büstü ve tabeladaki "Sansarak İlköğretim Okulu" bize "ben okulum" diyordu. Onun dışında okulu andıran bir şey yoktu. Orayı bile okul yapan tabii ki öğrencilerdi. Fakat burada öğrenciler kaloriferle değil kaç senelik sobayla ısınmaya çalışıyor. Biz servisin bizi erken almasından şikayet ederken, onlar her gün okula gelebilmek için o çamurlu yollarda yürüyorlar. Bizim sınıflarımız. 11-A 11-B 11-C diye ayrılırken bırakın onlarda şube ayrımını sınıflarda seviye ayrımı bile yok. Bizim her katta müdür yardımcımız, müdürümüz her dersin farklı öğretmeni varken, onların okulunda sadece 2 öğretmen var bütün isleri yapmaya çalışan. Biz okul kıyafetimiz nasıl daha güzel olur diye düşünürken onların okullarında giyebilecekleri bir önlükleri bile yok. İlgiye muhtaç küçücük çocuklar hocalarının 5 dakika onlarla ilgilenmesine muhtaçlar. Biz 8 saat ders görmekten şikayet ederken, başlarında bulunan sabırlı bir öğretmen her bilgiyi günde 2 saatte sadece bir seviyedeki öğrenci grubuna verebilme peşinde. Bugün kendi sıcak, eksiksiz okulumuzda aslında ne kadar şanslı olduğumuzu fark ettim. Verdiğimiz hediyeler karşısında ağızları kulaklarına gelen öğrenciler, hayatımda böyle güzel ve değişik bir renk silgi görmedim diyen masum çocuklar, alınan kekin yarısını yemeyip evdeki annesine götüreceğini söyleyen minik kız, okuduğu kitaplardaki karakterleri evde televizyonu olmadığı için izleyemeyen o küçük eller. Hediyeleri aldıklarında o gözlerindeki ışıltı her şeyi anlatıyordu bize aslında. Bize hep bir ağızdan "teşekkür ederiz" demeleri bizim için yetti de arttı bile... Ayşenur Keydal |